Genel

İnsan Neden Sosyal Yapılar İnşa Eder?

Paylaş

Doğa durumunda canlılar içerisinde bulundukları yapıyla bağ kurar ve içerisinde bulunduğu coğrafyanın koşullarına farklı şekillerde adapte olurlar.  Dişi kaplan köpekbalıkları (Galeocerdo cuvier) nın iki adet rahmi bulunur. Ana rahminde döllenen yumurtalar içerisinde dişleri çıkan iki köpek balığı döllenmemiş yumurtaları ve kardeşleriyle beslenir. Dişi mantis religiosa ise çiftleşme sonrası üreme açısından daha verimli olabilmesi adına erkek mantis’i yer.

Yavru yengeç örümceği (Diaea ergandros) önce döllenmemiş yumurtaları daha sonra da anne yengeç örümceğinden beslenir. Her türün kendi yapısına bağlı olarak türün sürekliliğini sağlamak adına edinmiş olduğu davranış biçimleri vardır ve bu davranış biçimleri o canlının kendi biyolojik yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterir.  

İnsanların sosyal bir varlık olması ve topluluk kurma ihtiyacı var olan üç ilkenin getirdiği zorunluluktan kaynaklanır. Aynı zamanda insanlar arasında ortaya çıkan çatışmanın temelini oluşturur.    

  I) Bağımlı Kalma Hali 

İnsan doğuştan güçsüzdür. Yaşantısına başladığı süreç içerisinde bebeklik ve çocukluk evrelerinde bir süre için ihtiyaçlarını karşılayabilmesi adına başka bireylere ihtiyaç duyar. Kişisel gelişimi ve kendi hayatını idame edebilmesi adına yol gösterici olarak belirli bir eğitimi ona verebilecek belirli bir yetkinliğe sahip bireylerin yardımına ihtiyacı vardır. Bu eğitim belirli bir bilginin ona aktarılmasıyla yaşamını nasıl devam ettirebileceği üzerinedir. Emek üretiminin aktarılması söz konusudur. 

Benmerkezci dönemden çıkarken kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek evrede kendi ihtiyaçlarını gidermeye öğrenmeye başlar ve tek başına hareket kabiliyeti kazanamaz ise kendi varoluş sürecini haklılandırmada kendisini bağımlı bir yaşam formu olarak zihninde tasarlayacak ve yaşantısını kendi iradesi dışında var olan şeylerin sağlayabileceği düşüncesiyle bağımlı kalma halini ortaya çıkaracaktır. Güvensizliğin temelini bağımlı kalma hali oluşturur. Çünkü yaşamsallığını diğer bireyler üzerinden hareketle kendi dışındaki bireylerin davranış biçimlerine göre şekillendirmeyi öğrenmiştir.

Emek üretiminde minimum enerji harcayarak maksimum fayda sağlamak vardır. İnsan tekil bir varlık olarak diğer insanları yönlendirme ve iradesi altına almayı ve diğer insanların da kendisini yönlendirebilecek olabileceğini öğrendiğinde kendisi için kendisi dışında var olan her bir şey güvensiz hale gelmeye başlar. İnsan diğer insanlar tarafından yönlendirilebilir olmaya karşı tutum izlerken aynı zamanda diğer insanları yönlendirmeyi ve onlar üzerinde egemenlik kurmayı öğrenir. Bir insanın diğer bir insanlar üzerinde hegomanyasını kurmayı öğrenmesi durumundan güvensizlik ortaya çıkar. 

     II)Aidiyat Hissi 

İnsan adı verilen organizma var oluş süreci içerisine girdiği zaman diliminde fiziksel ve ruhsal (zihinsel) yetersizliğinin dışa bağımlılığını mümkün kılacak sorunsallıkla var oluş sürecine başlayacaktır ve onda iki tür yönelim ortaya çıkar; 

 a) Dışardan içe Yönelim (Bilgilerin zihinde oluşturulduğu süreç) 

 b) İçerden dışa yönelim (Zihindeki bilgilerin kullanıldığı süreç) 

Dış etkenlerin etkisi altında kaldığında duyu verileri uyarıcılar aracılığıyla iç dinamikleri (biyolojik yapısı) etkisi altına alır ve bu dinamikler hayatta kalmasının nasıl sağlanacağı üzerine bir bilgi üretimini elde etmesini mümkün kılar. Bu bazı durumlarda  simgeleştirilmiş kişilik biçimleri bazı durumlarda ise kollektivitenin eseri bir düşünce biçimi de olabilir. Kollektivite, topluluk içerisinde yaşamsal süreci destekleyen davranış biçimlerinin o topluluğun edindiği bilgi birikiminlerinin bir figür üzerinden yeni bireye aktarım sürecini kapsar. İlk topluluklar çekirdek ailelerdir ve aynı genleri taşıyan insanların bir arada bulunmasıyla başlamıştır.  

Dışardan içe yönelim içerden dışa yönelime evrilir ki benmerkezci döneme işaret eder ve kendisi dışındaki var olan her şeye kendisinin etki alanı olarak göreceğinden içerden dışa yönelim pratiğini geliştirerek her bir şeyi kendisinin bir parçası olarak algılamaya başlayacaktır. Var olan her bir şeyi kendisininin bir uzvu gibi algılama ile hareket biçimi geliştireceği bir dönem içerisindedir ve bu yüzden aidiyat hissini ortaya çıkartır. Ait olma kendi dışında var olan her bir şeyi kendi parçası gibi algılamasına karşılık gelir. Ait olma ile kendi kendisini tamamlama istemi, zayıf olan yönlerini giderme çabası içerisine girişe yönecelecektir.  

İlerleyen evrelerde tür içerisinde gelişen birey kendisi dışında kalan her bir bireyin kendisinde bilişsel yapıya sahip olduğunu kavradığı andan itibaren aidiyat hissi kendisini diğer insanlar arasında değerli ve önemli bir simge haline dönüştürebilmeye evrilecektir. Çünkü bunu sağlayan bir diğer ilke de bağımlı kalma halidir. Diğer insanlar üzerinde hegomanyasını inşaa ederken bağlantı kurmayı aidiyat hissi üzerinden yapacaktır. Kendisini değerli gösterme çabası şan ve şeref tutkusuna dönüşür. 

     III) Sahiplenme Arzusu 

Aidiyat hissine sahip olan ve bağımlı kalma haliyle birey her bir şeyi kendi parçası olarak göreceğinden kendisinde sahiplenme güdüsünü ortaya çıkaracaktır. Sahiplenme güdüsü yaşamanı sürdürmesi gerektiğini düşündüğü her bir şeyi bencilce kendi hegomanyası altına alma isteğinden kaynaklanmaktadır.

Kendi dışında var olan şeylerin kendi parçası olmadığını anladığı dönemde, nesnelerin sürekliliğini öğreneceği ve şema kurma evresinde her bir şeyin kendisine ait olması gerektiği düşüncesi ile birlikte yaşamına devam eder. Bir yapı içerisinde kendisi için belirli bir yer edindikten sonra kendisi dışında var olan her bir şey içerisinde yararlı olanların kendisine ait ve kendisini de ona aitmiş izlenimine kapılır yani çevresinde var olan bazı şeylerle özdeşlik kurma yoluna gider.

Özdeşlik kurmasındaki neden ise yaşam şartlarını kendisi adına kolaylaştırmak ve ona yaşam istenci için güç verecek her bir şeyi elde etme isteği duymasıdır. Örneğin bir annenin kendi çocuğuna ilgi duyması ve sahiplenmesi de genetik kodların aktarılmasının sonucunda ölümsüzlüğünü, kendi varlığının sürdürülebilirliğini onda görmüş olmasındandır. Birey sahip olma dürtüsüyle hareket ederken üzerinde hegomanyasını kuracağı o şey her ne ise kaybetme korkusu ile güvensizliği ve ilerleyen aşamalarında rekabetin ortaya çıkmasına neden olacaktır. 

Güvensizlik, rekabet ve şan şeref tutkusunun oluşmasını sağlayan bu üç ilke doğal durumda savaş ortamının ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu yüzden doğal durumda insan kendi dışında var olan her bir şey üzerinde hak iddia eder. Emek üretimini gerçekleştirebilmesi en az enerji harcayarak maksimum fayda sağlamak üzerine kurulu olduğu için kendisi dışında  var olan her bir şey üzerinde hak iddia etmesi doğal haktır. Böyle bir ortamda savaşı kazanmak için ölümü göze almak zorunda kalacaktır.

Çünkü yaşamsal süreç içerisinde hayatını idame ettireceği haklardan mahrum kaldıktan sonra zayıf ve bitkin düşerek içerisinde bulunduğu doğada çaresizlik içerisinde varoluşsal sürecindeki sonu beklemeye razı olacaktır. Bu durumdan kaçınmak için doğal durumda savaş halindeyken karşısında yer alacak insanı öldürmekten kaçınmayacaktır. Doğal durumda yaşamı tehlike altında olacağı için; 

     Kendisiyle ittifak halinde olabileceği insanlarla bir birlik kuracaktır. Bunun sonucunda ise; 

*Birlik içerisinde hareket ederken herkes eşit haklara sahip olacaktır. 

*Birlik içerisinde hareket ederken herkesin önüne geçen bir kişi ya da birden fazla aynı hakka sahip olan kişi geri kalanlar üzerinde söz sahibi olacaktır. 

       Kendisinden daha güçlü bir insanın boyunduruğunu kabul edecektir. 

Her iki durumda da örgütsel bir yapı inşaa ederek kendi yaşantısını koruma altına almak isteyecektir. Yönetimsel farklılıklar bu iki eğilimden ortaya çıkacaktır. Yönetim tarzında farklılıklar olsa bile örgütsel yapı genişleyerek devlet adı verilen yapı ortaya çıkartılacaktır. Bunun sonucunda insanlar yaşam haklarını garanti altına alacaktır. Yaşam hakkını garantiye almanın sonucu olarak emek üretimi geliştirilecek ve insanlık  yer aldığı doğa içerisinde kendi dünyasını inşaa etmeye yönelecektir. Kendi dünyasını inşaa ederken doğayı dönüştürecektir. Dönüştürülen doğa içerisinde emek üretimi de doğanın dönüştürülmesiyle farklı yönlere evrilecektir. 

 Yazar: Aydınlanmış Cahil

Tags: , , , , ,
Coulrophobia (Palyaço Korkusu) Nedir?
Gözlüğü Kim İcat Etti?

En Çok Okunan

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Menü